Temizliğin Önemi
İslâm, temiz olmayı ve temizliği imanın şartlarından sayar. Böylece iman etmeyle temiz olma arasında doğrudan bir ilişki kurar. Bundan dolayı temizlik bütün tarih boyunca Müslümanların en çarpıcı özelliği olmuştur. Konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber’in bir hadis-i şerifi şöyledir: “Temizlik imanın yarısıdır.”[19] Hz. Peygamber’in Allah’tan aldığı ilk ayetlerden bir kısmı da şöyledir:
Ey bürünüp sarınan (Resülüm)! Kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini büyük tanı. Elbiselerini tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et.[20] Dikkat edilirse elbisenin temiz tutulmasının istenmesiyle maddi temizliğin önemi vurgulanırken, kötü şeyleri terk etmesinin istenmesiyle de manevi temizliğin altı çizilmektedir. Böylece İslam'a göre maddi ve manevi temizlik bir bütündür ve birbirinden ayrılamaz. Müslümanlar hem çevrelerinin, evlerinin, kullandıkları yolların, park ve bahçelerin temizliğine dikkat ederken, her tür manevi ve ahlaki temizliğe de dikkat etmelidirler. Bu anlayışın İslam kültüründeki en açık ve kalıcı örneğini Hz. Peygamberin hadislerini bir araya getiren ve İslam kültürünün en güvenilir kaynaklarının başında gelen Kütub-u Sitte’de görmek mümkündür. Bu kitaplara baktığımız zaman ‘temizlik’ ile ilgili bölümlerin bu kitapların ilk bölümlerini meydana getirdiği görülür. Bu, bir dinin ve medeniyetin temizliğe verdiği önemin en açık delillerinden birisidir. Kur’an şöyle buyurur:
Ey insanlar! Namaz kılmayı dilediğinizde yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız. Başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarını yıkayınız. Cünüp iseniz iyice yıkanıp temizleniniz... [21]
Görüldüğü gibi İslâm’ın temeli, dinin direği ve mü'minin mi’racı olan namazın temel şartı temizlikle başlamaktadır. Bu nedenle Kur’an, günde en az beş defa el, yüz, ağız, burun, kulak, boyun, baş ve ayak gibi pislik ve mikroplarla her an temasta bulunan yerleri yıkamamızı ve temiz tutmamızı emretmektedir. Üstelik namaz kılınacak mekanın ve giyilen elbisenin de temiz olması gerekmektedir. İslâm’daki temizlik anlayışının bir diğer boyutu da Allah’ın Güzel İsimlerinden (Esmaü’l- Hüsna) birisi olan Kuddus (Hiç eksiği olmayan, pak ve temiz) isminde ortaya çıkar. Bediüzzaman Said Nursî, Kuddus isminin yorumunda kainattaki temizliğe dikkat çekmekte ve yeryüzünün, bulutların, yağmurun, sineklerin, kargaların, kurtların, solucanların, karıncaların, böceklerin, insan vücudundaki al ve akyuvarların hepsinin Kuddus isminin cilvesine mazhar olarak hareket ettiklerini ve temizlik görevlerini yerine getirdiklerini anlatmaktadır.
Hz. Peygamberin de bütün hayatında temizliğin her türlüsüne çok dikkat ettiği görülmektedir. Örneğin, camiye ve misafirliğe giderken, toplum huzuruna çıkarken temiz ve güzel elbise giyinmeye; güzel koku sürünmeye; soğan, sarımsak gibi başkasını rahatsız edebilecek şeyleri yememeye son derece dikkat ederdi.[22]
Görüldüğü gibi, Müslüman maddî ve manevî yönlerden daima temiz olmak zorundadır. Maddî temizliğe, yani beden, ev ve çevre temizliğine dikkat eden bir Müslümanın, ruhî, kalbî ve manevî temizliği ihmal etmesi mümkün değildir ve olmamalıdır. Bildiğimiz gibi, her tür hastalıktan korunmanın ilk şartı da temiz olmak ve temiz ortamlarda yaşamaktır. Koruyucu tıbbın bize söylediği de bundan farklı değildir. Ayrıca Kur’an’ın şu uyarısını hiçbir zaman unutmayalım:
Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.[23]
Dr. İbrahim Özdemir